Dememiz odur ki;
Erdoğanist’lerin özellikle, ekonomik ve siyasi hiç bir alanda bırakın rekabet şansını, fırsat eşitliğine bile tahammülleri yok…
Osman Kavala’nın Meral Akşener ile akrabalığı üzerinden çizilen yol haritası, “Amerika” ve “FETÖ” bağlantısına emsal ve dayanak teşkil etmez… Böyle bir yaklaşım 2015 öncesi itibarı ile MHP’nin de, AKePe’ninde ayağına dolaşır… Ki bu ülke istikbali açısından felaket anlamı taşır…
MHP’li kurmaylar hep “Denge-Denetim” vurgusu yapıyorlar ya, işte Meral Akşener de; “Üst Akılın” 15 Temmuz sonrası siyaset arenasının ve tek adamlık sultasının denge-denetim manivelesi olarak vücut ettirilmiştir.. Yani 50 +1 denkleminin değişebilen 2. bilinmezidir, Meral Akşener.. 15 temmuzla bağlantısı da bu meyanda olup, diğer bir anlatımla 7 Haziran değişiminden önceki MHP’nin asimetrik suretidir..
Yaklaşık 16 yıldır hangi konuda ısrar etmişlerse mutlaka, ülkede aksi değişimler ve gelişmeler yaşanmıştır… Sade vatandaş için var olmayan demokratikleşme bir zümre ve zihniyetten, diğer bir zümre ve zihniyete ve de yandaşlarına geçiş şeklinde tahsis edilmiştir…
Bir ülkenin Meclisi, bir zümrenin sucunu meşrulaştırmak ve/veya bir zümreyi suçlu konumuna sokmak maksatlı kanunlar yapıyorsa, o ülkede sivilizasyondan ve halk iradesinden bahsetmek safdillik olur…
Milletin sosyal hayatının düzenlenmesi ve iyileştirilmesi için yapılan ciddi bir kanun veya (KHK) kararname çalışması yoktur… Erdoğanist’lerin kin ve intikam için yaptıkları maddi ve manevi tahakküm faaliyetleri TBMM aracılığı ile millete addediliyor ve oportünist bir anlayışla kanunlaştırılarak, meşrulaştırılıyor… Mevcudiyeti ile TBMM işlemesine vesile olanlar tüm bu “ihanet kumbasının” vebaline ortaktır… Vebalden korkanlar Sine-i Milleti ciddi ciddi düşünmelidir
Dünya’da ikinci bir devlet yoktur ki, yaklaşık 1,5 asırdır, vatandaşının hemen hemen yarısını düşman telakki etsin… Ve düşmanca davransın…
Doğrunun “kaynak ve belirleyicisi” “adalet ve ehliyet” yerine “tarafgirlik ve mensubiyet” olursa zülüm ve sömürü düzeni doğal olarak devamiyetini sürdürür…
Benim “yanlışım, senin yanlışından doğrudur” hükmü doğru değildir. Doğru olmadığı gibt “Şer’i ve Örfi” bir dayanağı da yoktur… Bu vehiçle sosyal hayatta idarecilerin reflekslerini besleyen kanal “menfaat” olmamalıdır!…
“Silahın ve Paranın” GÜÇ ve İKTİDAR sahibi olduğu bir düzende, AKePe’nin kendine matuf özelleştirme operasyonlarını demokratikleşme diye algılamak, amiane tabirle “kasabının bıçağını yalayan öküzler” misali, gardiyanın jopunu, celladın ipini yalamak gibidir..
İç siyaset bağlamında bu meselelere 3. Yol kavşağında durup, SABETAİST-PAKRADUNİ kavgası olarak bakmak en isabetli tespite götürecektir kanaatindeyiz… Zaten yıllardır yaşanan kaos ve kargaşanın sebebi de bu yanlış teşhis dolayısı ile uygulanan yanlış reçeteler değil midir?..
İki yanlış bir doğru etmeyeceği gibi, iki yanlıştan birini seçmek mecburiyetinde de değilsiniz.. Üçüncü bir seçeneğiniz mutlaka var, yeter ki siz yanlışta ısrar etmeyin… Vesselam..
Zafer Güler
GÜNDEM
6 saat önceEKONOMİ
7 saat önceGÜNDEM
7 saat önceEKONOMİ
21 saat önceGÜNDEM
21 saat önceGÜNDEM
1 gün öncePOLİTİKA
2 gün önce