Duyduğum güzel bir hikayeyi sizlerle paylaşarak yazıma başlamak istiyorum bu hafta.Konumuz değer ;hani hiç bilinmeyen mış gibi yapılan bazen haketmeyenlere cömertçe sunulurken hakedenden esirgenen oysa masrafsız zahmetsiz meşakkatsiz sunulabilen birşeyken gıdım gıdım kırk süzgeçten geçirilerek karşıya verilen…Ve gün gelip pişman olunduğunda da asla tekrar yerine konulması mümkün olmayan konulmaya çalışsada hep iğreti duran şey..
Ağırdır oysa değer taşıyabilecek olana vermek gerekir herkes taşıyamaz zira yadırgar yerini …
Aynı durum çevremize konumlandırdığımız insanların bizlere bakış açısındada geçerli.Size kendinizi değersiz hissettirecek tüm insanlardan ve mekanlardan uzak durun.Değerimizi birazda biz belirliyoruz sanki müsaade etmeyelim buna,hakettiğimizi düşündüğümüz değerin altındaki davranışlara ,mecbur değiliz kimseye…Taş yerinde ağırdır derler büyükler yerimizi belirlediysek şu hayatta ordan oraya gezmeye gerek yok belirlediğimiz yolda bizimle yürümeyi isteyenlerle kesişir elbet birgün yolumuz.
Değeri değmeyeceklere heba etmeyelim değmez yazıktır…
Kimseyede değerimizi düşürmesine müsaade etmeyelim dahada yazıktır..
Adam, hayatın değerini soran oğluna bir taş verir ve bunu markete götürüp satmasını söyler. Fiyatını sorana da, sadece elinin 2 parmağını gösterip, hiçbir şekilde konuşmamasını öğütler.
Çocuk markete gider. Az sonra bir kadın yanına yaklaşarak taşla ilgilenir:
Kaça bu taş? Bahçemde bir yere koymak isterim.
Çocuk iki parmağını kaldırır.
2 dolar mı? Pekala almak isterim.
Çocuk babasına koşar ve olanları anlatır. Babası bir yorum yapmaz ama bu kez de onu bir müzeye gönderir.
Görevli inceler ve taşın fiyatını sorar. Çocuk yine 2 parmağını kaldırır ve başka bir şey söylemez. Görevli:
200 dolar mı? Müzemiz için iyi bir parça, almak isteriz.
Çocuk yine şaşkın. Babasına koşar. Babası yine sessiz. Son olarak oğlunu, değerli taşlar satılan bir mağazaya yönlendirir. Kuyumcu eline aldığı taşa şaşkınlıkla bakar ve sorar:
Nereden buldun bunu? Dünyanın en değerli ve en nadir bulunan taşlarından biridir. Kaça veriyorsun?
Çocuk her zaman olduğu gibi 2 parmağını kaldırır ve bekler.
Adam: 200.000 dolar mı? Olabilir. Alabilirim der.
Çocuğun kafası iyice karışmış, doğruca babasına koşar ve konuşmaları aktarır.
Babası oğluna dönerek:
‘’Sevgili, oğlum. Şimdi hayatın değerini anladın mı?
Hikayeyi okuduğumuzda anlıyoruzki gerçekten hissettiğimiz değer bulunduğumuz yer ve hayatımızdaki insanlarla doğru orantılı .
Senin nereden geldiğin, nerede doğduğun, teninin rengi, ne tür bir zenginlik içinde yaşadığın önemli değildir. Önemli olan kendini nerede konumlandırdığın, etrafını hangi insanlarla çevrelettiğin. Kendini nasıl taşıdığındır.
Hayatını 2 dolarlık taş gibi hissederek ve yine; tüm hayatını seni 2 dolarlık taş gibi gören insanlarla yaşayabilirsin. Oysa herkesin içinde bir elmas madeni vardır. İçindeki pırlantayı keşfettiğin gibi, etrafına topladığın diğer insanların kendi değerlerini fark etmelerini de sağlayabilirsin kendi değerininde farkına varabilirsin.Etrafını, senin değerini bilen insanlarla çevirebilirsin.
Kendimizi bir markete de, bir mücevher dükkanındaki bir vitrine de koyabiliriz. Bu seçimimizdir.
Çevremizdeki insanları akıllı seçmektir aslolan…
Fark yaratacak olan budur.
Değerimizi Bilenlerle Kesişsin Yolumuz Vesselam…
EKONOMİ
1 saat öncePOLİTİKA
1 saat önceEKONOMİ
1 saat önceGÜNDEM
16 saat önceGÜNDEM
2 gün önceGÜNDEM
2 gün önceGÜNDEM
2 gün önce