Yer; “Konstantiniyye”, “Stanpolis”, “Dersaadet”, “Asitane”, “Darülhilafe” veya “Makarrı Saltanat” da denilen Osmanlı Payitahtı.
Mareşal oğlu Mareşal Sultan Mehmet Han, İtalyan ressam Bellini ile Payitahtı dolaşıyor.
Derviş kılıklı biri önlerine geçip, Padişahı parlak ve abartılı sözlerle övemeye başlar.
Durumdan sıkılan ve telaşlanan Fâtih, sadakayı verir ve adamdan kurtulur.
Bellini, kendi coğrafyasında kralların bu tür şeylerden çok hoşlandıkları ve dinlemekten azamî keyf aldıklarından bahisle, bu adamın yaptığını “Niçin hoş karşılamadığını?” sorunca, Fatih şu tarihî cevabı verir:
-Akılsız ve yalaka kimselerin yaptığı övgüler, Devlet Erkânı (Yöneticiler – Yönetenler) için üzeri çiçeklerle donatılmış derin bir tuzaktır.
Oraya düşenler, gerçekleri görme şansını ebediyen kaybeder!..
Ben de şimdi:
“Ey kendine Osmanlı Torunu diyen, Osmanlı’nın izinden gidiyorum diyen muhteremler, Ulu Hünkar’ın bu sözünü ne kadar hayatınıza uyguluyorsunuz?” desem, polemik çıkar mı?
Kadiroğlu Gazi.
EKONOMİ
11 saat önceSAĞLIK
11 saat önceGÜNDEM
11 saat önceGÜNDEM
11 saat önceGÜNDEM
19 saat önceGÜNDEM
1 gün önceGENEL
5 gün önce