Hayatla yüzleşmiş, acılarıyla barışmış acılarını seven insanları dinlerken efsaneleşir o insan . O acıları düşünürken bile afakanlar basar, acısı acısına denk değilse.
Düşünür sonra.
Nasıl bu kadar acı dolu olabilir bir insan ?
Yaşadıklarını anlatırken anlattıkları kendi derdi, kendi acısı değil gibi anlatır. Oysa o anda başka bir şeyler fısıldıyordur…
Yıllar boyunca çektiği acıları, içindeki sızıları anlatırken, birikenlerdir fısıldadıkları. Haykırmak istese bile fısıltıya figanını. Küçük fısıltılarında sarsılıyor.
Fısıldamak sakinlik değil miydi bir vakitler ?
Fısıldamak istediğimiz ne çok şey var, anlatmak istediğimiz ne çok acı oysa…
” Ne güzel bir insansın sen, sakin ve dingin… Yıkmadan, dökmeden anlatıyorsun tüm hikayeni, serüvenini ya da acılarını… Acılar yıkar insanı oysa, senin anlattığın acılar uzaklara baktırıyor insanı, uzaklara dalıyorum seni dinlerken, gözlerim kapalı. Seni görmeme gerek duymuyorum dinlerken seni.
Kimsin sen?” diyorlar.
“Hiç,” diyorum.
“Hiç kimse…”
Şimdi ben miyim uçurumun kenarında bir kul,
yoksa hayallerim mi yıkılan harebeler altında kalan?
Nedir ruhumu kemirircesine içimdeki bu çığlık?
Ben yıkılıyorum işte
Sen umudunla ol
Hüzün yağmurlarında fırtınalar kopuyor
Yüreğimde kasırgalar
Limanlar yıkılıyor
Param parça olmuş dağlar
Taşlar üstümde
Kelimeler yırtılırcasına
Dengesiz cümleler
Satırlar,
Mısralar
Ve olmayan kendim!
Alıp başını gidercesine
Mevsim mevsim
Tükeniyor
Çağlayandan boşalırcasına
Gözlerimde yaş
Ölmek
Ve kalmak gibi
İkilemde başlıyor savaş
Umutlarım yokken de
Sen var olsan da
Perişan halimde
Umutsuz yaşarken de
Korkum yok ölümden
Yine yalnızlığın önünde
Ben
Bu mutsuzluğu
İlk defa yaşamıyorum ki
Ömrümde.
“Gitmenin acısını da bilirim
Kalmanın sancısını da,
Gidenin önünde durulmuyor ki
Kalanın yarası sarılsın.”
Zira, ecelle gelen nikâh mihir istemezmiş ves’selam…
GÜNDEM
8 saat önceGÜNDEM
8 saat önceGÜNDEM
18 saat önceGÜNDEM
18 saat önceGÜNDEM
18 saat önceEKONOMİ
1 gün önceSAĞLIK
1 gün önce